14 Mart 2011 Pazartesi

MUM KOKUSU

Biz küçükken uzun uzun apartmanlar yoktu, biz küçükken jeneratör olanlarımız şanslı sayılırdı. Oysaki 90larda çocuk olan bizler için elektriklerin gitmesi demek, tüm ailenin bir araya toplanması demekti. Odasında ödev yapan abla koşarak kardeşin yanına gelir, anne mum arar, baba iki çocuğuna bakar ve sonra hepsi birden oturma odasında buluşurdu. Tatlı bir sohbet başlardı o günlerde, o saatte. Küçük kız gölgelerden, özellikle sokakatan geçen arabaların evin içine vuran gölgesinden çok korkardı. Hele birde yağmur yağıyorsa yağmur sesinden! Şefkat ve sevgi dolu anne mumları özenle yakar, abla ve baba gölgelerle türlü türlü oyunlar yaratırdı. Ama hiç şansları yoktu çünkü annenin yaptığı köpek şekli ve hav sesi bir numara olurdu hep... Karanlığın ve sessizliğin büyüsüne kapılan aile yavaş yavaş koltuktaki yerini pekiştirir eski anıları konuşmaya başlardı. Bu tatlı sohbet sırasında ilk uykuya dalan ve huzurla horuldayan babişkolar olurdu... Anneler küçük çocuğunu kırmamak için uyuyamaz ve uykulu bir şekilde mırıldar gibi konuşurdu. Abla ise sızmaya yakındır. Lakin küçük kız çocuğunun gözü hep açık ve tetikte bekler karanlığı... Korktumu ablasına sarılıverir ve gözünü kapatırdı. Bu esnada küçük dünyasının büyük Allahına yakarırdı, allahım fütfen elektirikler gelsin diye. Dakikalar sonra gelen elektirklerle mumlar üflenir ve odaya aile olduğumuzu hissettiren o güzel koku yayılıverirdi, MUM KOKUSU!...


Sizler hatırlamazsınız ama bizler önceleri aileydik,
hep beraber vakit geçirir, beraber gülerdik. Sonraları jeneratörler, türlü türlü diziler, facebooklar ve niceleri çıktıkça bizler yalnızlaştık. Ve o küçük kızın korktuğu şey gerçek oldu. O küçük kızın korktuğu şey arabalar, gölgeler veya karanlık değildi. O hep, yalnız kalmaktan ve sevgisizlikten korkmuştu... Ve evet bu oldu!